Öğretmenler odasının zencileri
10836 defa okundu,
İş güvenceleri yok. Her an işten çıkarılma ya da yerlerine gelecek kadroluların korkusuyla yaşıyorlar. Görevlerine son verilmesi durumunda tazminat bile alamıyorlar.

Yıllık izin hakları bulunmuyor. Herkes tatili dört gözle beklerken, onlar gelmesin diye dua ediyor. Kadrolularla eşit sürede çalışıyor fakat asgari ücrete talim ediyorlar.

Ücretli öğretmen... ‘Öğretmen öğretmendir. Ücretlisi de nerden çıktı? Hem zaten hepsi ücret almıyor mu?’ diyebilirsiniz. Kimi leri mevsimlik işçi olarak adlandırıyor onları. Kısaca tanımlarsak, görev bakımından kadrolu öğretmenlerden farksız bir şekilde çalıştırılan, aylık sigortasının yarısı yatırılan ve net maaş+ek ders ücretlendirmesine tabi tutulmadan, sadece girdiği ders saati karşılığı ücret alan öğretmene ülkemizde ‘ücretli öğretmen’ deniliyor. Tüm haksızlıklara rağmen bu işi yapmalarının nedeni aynı: Kadrolarını alıncaya kadar ‘boş’ kalmayıp hayallerinin mesleğinde tecrübe kazanmak. ‘Yoksa tezgâhtarlık yapsak daha fazla kazanırdık’ diyor, içlerinden biri.

Meryem K. ile başlayalım. Edebiyat mezunu, 4 yıldır atama bekliyor. Bu arada gönül verdiği mesleğini kendisinin deyimiyle ‘hiç karşılığı’ yapıyor. Yapılan bu ayrımcılığa daha fazla katlanmamak ve bir an önce ‘kadrolu’ olabilmek için hafta sonları KPSS kursuna gidiyor. Haksız da sayılmaz. Zira ücretli öğretmenler kadrolulara tanınan birçok haktan mahrum. Olayın onlar için en dramatik yanı ise kadrolularla aynı hatta çoğu zaman daha fazla işi yapıp onların aldığı maaşın üçte birini almaları. Üçte biri sizi yanıltmasın hepi topu asgari ücrete denk geliyor. Bunu da almaları o kadar kolay değil aslında. Çünkü ücretli öğretmenler haftada en fazla 30 saat derse girebiliyor. Dolayısıyla ancak 30 saati dolduranlar bu ücreti alabiliyor. Dahası var. Sigortaları tam yatırılmıyor. Yani 30 gün çalışsalar bile sadece 15-16 gün yatıyor. Ayrıca Genel Sağlık Sigortası’ndan yararlanmaları için sigortalarının 30 günü tamamlaması gerekiyor. Geriye kalan 15 günü kendi ceplerinden ödüyorlar. Uygulamadaki tüm bu haksızlıklara rağmen Meryem K., “Sabahları yılların kadrolu öğretmenleri ‘derse girsem mi girmesem mi, yine mi buraya geldik’ modundalar. Biz de aksine azami gayret ediyoruz. ‘Ne kadar ne verebiliriz, nasıl daha faydalı oluruz’un derdindeyiz.” diyor.

Dışarıdan “öğretmen” sanılsalar da aslında kanunda belli statüleri bile yok. Görev ve sorumlulukları arasında nöbet tutmak, rehberlik ve kulüp çalışmaları gibi maddeler bulunmamasına rağmen hepsi “sivrilmemek” adına bu faaliyetleri yerine getiriyor. Kadrolular ekstra faaliyet ve dersler için ek ücret alırken, ücretliler koca bir ‘hiç’ alıyor.

Meryem K. konuyla ilgili başından geçen üzücü bir olayı anlatıyor: “İki yıl önce çalıştığım okulda kadrolu öğretmen kulüp çalışmalarını yarıda bıraktığı için, her şeyi ben yürütüyordum. Mecburiyetim olmadığı halde hem göze batmamak hem de öğrencilerimi yarı yolda bırakmamak için yapıyordum bunu. İl ve ilçe çapında tüm yarışmalara katıldık. Her türlü hazırlık çalışmasıyla bizzat ilgilendim. Yarışmaların hepsini derece alarak tamamladık. Milli Eğitim, başarı belgesi ve sertifikaları kadrolu öğretmene verdi. Kadrolu öğretmen de gözümün içine baka baka başarı belgesini sallayıp arkadaşlarının tebriklerini kabul etti.”

“Adeta dilenciliğe maruz bırakılıyoruz”

Kübra A. da atamasını bekleyen binlerce öğretmen gibi, mecburiyetten başlamış bu işe. Ama “İnşallah bu ilk ve son olur.” diyerek bir yıl bile dolmadan bırakmış: “Meslek lisesinde çalışıyordum. Dersler sabah 07.30’da başlıyor 19.00’a kadar sürüyordu. Kadrolu öğretmenlerin programları sabah ve öğlen olarak ayarlanmıştı. Benimki ise nerede boşluk varsa oraya dağıtılmıştı. İki dersim arasında 3-4 saatlik boşluk bulunuyordu. Hatta ücretli bir öğretmen arkadaşımın 5 saat boşluğu vardı. Hem yarı maaş alıp hem de boş vakit geçirmek üzüyordu. Derslerimi ayarlatabilseydim özel ders verecektim, ama olmadı. Bunun yanı sıra normalde sınıf rehberliği ücretli öğretmenlere verilmez. Benim yoktu ama diğer ücretli öğretmenlerin hepsinin vardı. Dahası 30 saatten fazla derse giremememize rağmen bazen ihtiyaç hâsıl oluyordu. Kadrolu öğretmenlerin yerine fazladan derse giriyorduk. Ama bunlar ek ders olarak yazılmıyordu.”

Sistemin bir diğer mağduru ise Tuğba Ç.  Nöbet tutma mecburiyeti olmadığı halde okuldaki bütün ücretli öğretmenlerin nöbet tuttuğunu ve karşılığında kadrolulara verilen ek ders ücretini alamadıklarını dile getiriyor. “Ek ders ücretlerinden geçtik, maaşlarımız bile gününde yatırılmıyor. Zaten üç kuruş alıyoruz, onun için de adeta dilencilik yapıyoruz.” diyor.

Kadrolu öğretmen ve idarecilerin kendilerine ikinci sınıf öğretmen muamelesinde bulunmadığını, aksine en kısa zamanda kadroya geçmeleri için dua ettiklerini dile getiriyor her biri. “Zaten sorun onlarda değil bizde.” diyor Meryem K. “Onlar ne kadar nazik davransalar ve bize ücretli olduğumuzu hissettirmeseler de, biz kendimizi geri çekiyoruz. Öğretmenler odasında ücretlilerin yeri bellidir. Grup halinde oturur, sadece birbirleriyle muhabbet ederler.” Aslında bu ifadeler ücretli öğretmenlerin halet-i ruhiyesini resmediyor.

İkinci sınıf muamele görüyorlar

height=200Doğan Ceylan Müfettişler Derneği Başkanı:Yönetmelik ücretli öğretmenlere kulüp danışmanlığı, rehberlik, nöbet vs. verilmemesini öngörüyor. Geçen gün bir öğretmenimiz aradı. “Hocam okulda ikinci kademedeki öğretmenlerin tamamı ücretli.” dedi. Okulda bir tane bile kadrolu öğretmen yok. O halde bu görevleri kim yerine getirecek? Köy okullarının çoğunda durum farklı değil. Geçen yılın rakamlarına göre 70 bin ücretli öğretmen var. Bu sene 47 bin kişi kadrolu olarak atandı. Yeni atamalara rağmen ücretli ihtiyacı hâlâ devam ediyor. Bundan ötürü mecburen ücretli öğretmen çalıştırılıyor. Geçtiğimiz yıl ücretlilerin sayısı kadrolulardan daha fazlaydı.

Devletin 120 bin öğretmeni aynı anda atayacak imkânı yok. Madem ücretli çalıştırmak zorunda o halde bakanlık bir an önce bu duruma el atmalı ve ücretli öğretmenlere verilecek görevlere ilişkin yeni bir düzenleme yapmalıdır. Hiç olmazsa bu çocukların emeklerine değecek şekilde sigortaları yatırılsın, ücreti verilsin. Hiçbir mecburiyetleri olmadığı halde her türlü görevi yerine getiriyor ancak her türlü haktan mahrumlar. Ücretli köle gibi çalıştırılıyorlar. Kadrolularla aralarında maaş farkı olabilir. Ancak arada uçurum olmamalı. Zira KPSS’yi kazanamamış değiller. Örneğin biri 99 puan alıyor, diğeri 98.  99 alan atanıyor, 98 alan atanamıyor. 98 alan başarısız olduğundan değil kontenjan yetersizliğinden atanamıyor. Sırf bu yüzden ikinci sınıf muamelesi görüyorlar ki bu hiç adil değil. Ücretli öğretmenlere yapılan bu ayrımcılık karşısında bir müfettiş olarak devlet adına yüzüm kızarmaktadır. Kendilerini teftişe gittiğimde motivasyonları artırmak için devlet adına onlardan özür diliyorum.

Evlilik hayali dahi kuramıyorlar

height=200EMİN ÇIKRIKÇI EĞİTİM BİR SEN:Ücretli öğretmenler ileriye dönük planlama yapamıyorlar. Ne evlenme, ne ev alma hazırlığı ücretli öğretmenlerden çok uzak. Çünkü bugün var olan işleri yarın olmayabilir.

Ücretli öğretmenlik uygulamasının Türkiye’deki gibi dünyada benzeri bir uygulaması yok. Kadrolu olarak çalışan öğretmenlerle aynı işi yapmalarına ve haftada ortalama 400 öğrenciye eğitim vermelerine rağmen ücretleri çok düşük. Kadrolu olarak çalışan öğretmenlerin üçte biri oranında maaş almıyorlar. Ortalama 650-850 TL. Genel olarak genç, dinamik ve oldukça verimli olan ücretli öğretmenler bu konuda oldukça muzdaripler.

Bütün öğretmenlerimizin ekonomik büyümeden kaynaklı olarak hak ettikleri maaş ve ücretlerinin artırılması gerekiyor.

 Ücretli öğretmenlik, kabul edilemez bir uygulama ve en kısa zamanda son verilmeli.

 Vazgeçilmeyecekse ücretli öğretmenler kadrolu öğretmenlerle aynı işi yaptıkları için aynı maaşı almalı ve bütün haklardan faydalanmalı.

 Ücretleri; kadrolu öğretmenlerin ücretlerinden ayrı tutularak maaşları artırılmalı. Bu öğretmenler ders saati karşılığı çalışıyorlar. 1 saat ders karşılığı net 7,5 TL. Bu miktar en az 15 TL’ye çıkarılmalı.

Çoğu eğitim fakültesi mezunu değil

height=248OSMAN BAHÇE AKTİF EĞİTİM-SEN GENEL BAŞKANI:Kadrolu öğretmen eksikliği, ücretli öğretmenlerle çözülmeye çalışılıyor. Bu da yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Görevlendirilenler eğer eğitim fakültesi mezunu ise -ki bu durum azdır- aynı fakülteden mezun, aynı işi gören öğretmen arasında izahı zor maaş farkları ortaya çıkıyor.

Eğitim fakültesi mezunu olmayan, en az yüksekokul ya da üniversitelerin eğitim dışındaki fakültelerinden mezun olanlar görevlendirildiğinde –ekseriyetle- ise bir ihtisas mesleği olan öğretmenliğin gereklerini yerine getirmede problemler ortaya çıkıyor. Ayrıca bu öğretmenlerin görevlerine kolayca son verilebilmesi de görevlerini hakkıyla yerine getirmelerini güçleştiriyor. Ders ücreti karşılığında çalışan öğretmenler daha avantajlı iş ortamı bulduklarında ya da KPSS yaklaştığı zaman ders çalışmak için okuldaki görevlerini bırakıyor, bu da yeni boşluklar doğuruyor ve öğrencilerin mağduriyetine yol açıyor. Ayrıca disiplin yönünden ilgili kanunlarda bu keyfiliği önleyici bir yaptırım da yok.

<