27 Mayıs`ı cuntanın idamla yargıladığı Genelkurmay Başkanı anlatıyor:
9724 defa okundu,
Saat 03.30, emrimdeki subaylar tanklarla evimi kuşatıp kapımı kırdı

Zaman, 27 Mayıs cuntasının idamla yargıladığı Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun'un el yazısı notlarına ulaştı. Paşa'nın, Yassıada'ya götürülürken de yanında olan 'kırmızı valiz'de yıllarca sakladığı notlarda, darbecilerin yaptığı zulümler ve çekilen

O, emrinde on binlerce askeri olan bir Genelkurmay Başkanı. 26'ı Mayıs'ı 27 Mayıs'a bağlayan geceyi bakın nasıl anlatıyor. "Saat 3.30... Çankaya'dan Cumhurbaşkanı, yaveri Yarbay M.Tayyar'ın telefonu ile uyandım. Köşkün arkasından sesleri gelen tankların emniyet birliklerine ait olup olmadığı soruluyordu. Eşim rahatsızlığı nedeniyle Almanya'da hastanede olduğundan evde yalnızdım. Saat 3.45'te emir subayı Binbaşı Abidin Serpil, Harp Okulu'nun 21 Mayıs günü olduğu gibi nümayişe başladığını Genelkurmay dahil bütün binalara Harp Okulu'ndan nöbetçiler konduğunu ve bize ait otomobillerin çıkmasına müsaade edilmediğini bildirdi. Örfi İdare, Garnizon, Merkez ve Tümen Komutanlık telefonlarından cevap alınamıyordu. Çankaya'ya yaver Yrb. Tayyar'a telefon ederek Sayın Cumhurbaşkanına "Harp Okulu'nun nümayişe başladığını, görünüşe göre Örfi İdare, Emniyet ve Merkez Komutanlığı birliklerinin pasif kaldıklarını, Köşk arkasındaki tankların Harp Okulu nümayişçilerinin gösterisi olabileceğini, arabam olmadığından evden çıkamadığımı; Muhafız Komutanı Albay Osman Köksal'a savunma için emir verilmesini" bildirdim. Saat 4.30 olmuştu. Bu esnada Veteriner General Burhanettin Uluç bir Harp Okulu subay talebesi ile kapıya gelmişler, benim telefon muhaverem (görüşme) esnasında kapı açılmadığından, dipçikle kapıyı kırmaya başlamışlardı."

Örfi İdare ve Genelkurmay Karargahı'nda tıpkı Çankaya Köşkü gibi kuşatıldığını öğrendiğinde Erdelhun Paşa'nın endişeleri de artmıştır. Derhal Çankaya Köşkü'nü arayarak elindeki kuvvetleri hareketlendirmek, hiç olmazsa Cumhurbaşkanı, Muhafız Alayı Komutanlığı'ndaki askerlere savunma emri vermek ister. Ne yazık ki Muhafız Alayı Komutanı Kurmay Albay Osman Köksal da cuntacı ekibin içindedir. Komiteci albay, ne kendisini ne Cumhurbaşkanı Bayar'ı dinler.

Erdelhun, cuntanın başlattığı darbenin en sıcak dakikalarını, yaşandığını anlar. Devletin kurumları Çankaya Köşkü, Genelkurmay Karargâhı, Başbakanlık, Meclis ve sıkıyönetim komutanlıkları işgal ediliyordur. Evinden çıkmaya hazırlanırken cuntacıların kapısını kırarak içeriye girdiği Erdelhun Paşa, kendi el yazısıyla kaleme aldığı notlarında gözaltına alınma hikâyesini şöyle anlatır. "Esasen çıkmağa hazırlandığımdan elimde şapkam vardı. Harp Okulu'na gideceğim söylendi. Pekiyi dedim. Fakat General (Uluç) koluma girmek istedi, reddettim. Kapımın önünde bir tank ile bir Tomksav top ve makineli tüfekli jeeplerin sıralanmış olduğunu gördüm. Bu esnada teğmen, 'Satılmış adam!' diye bağırdı ve Tomsunu (yarı otomatik silah) bana tevcih etti (yöneltti). Jeepe binince General (Uluç), 'Dün Genelkurmay'da konuştuk ne idi, neler söyledin?' Harp Okulu öğrencisini göstererek, 'Bunları mı vurduracaktın?' dedi. Teğmen de 'Sen bize geçen sene hükümete destek ve imara yardımcı olmamızı söylemiştin' diye ekledi. General (Uluç) 'sen konuşma!' diye onu susturdu."

Bir grup cuntacı daha birkaç saat önce emri altında bulundukları Genelkurmay başkanının tek kelime etmesini bile istemez. Bakışlarda nefret vardır. Eller silahların tetiklerindedir. Konutun kapısındaki koruma subayları da cuntacılara direnemez. Askerî cip, Paşa'yı Harp Okulu'na götürmek üzere yola çıkar. Ardından yaşananları Erdelhun'un kaleminden okuyalım: "Harp Okulu'na gelince kapıda Okul Komutanı olarak General Sıtkı Ulay, Tomson'lu duruyordu. Jeepten inince o günün modası olan kola girmek pozunu General (Uluç) tatbik etmek istedi. Ben, 'Okul Komutanı, bu da ne demek!?' dedim. O da Veteriner Paşasına 'Boş veriniz, general serbest gitsin' dedi. Bu suretle Harp Okulu şeref salonuna alındım. Derhal üstümde ne varsa, para ve saat; gömlek hariç her şey alındı."

<