İLK ÇAĞ MEDENİYETLERİ
Anadolu Medeniyetleri
Anadolu, göç ve ticaret yollarının üzerinde bulunması, Asya ile
Avrupa’yı birbirine bağlaması, topraklarının verimli olması ve
ikliminin insanların yaşayışına uygun olması gibi nedenlerden dolayı
zengin ve yüksek kültürlerin beşiği olmuştur. Karşılıklı kültür alış -
verişleri Anadolu’da uygarlıkların gelişmesini hızlandırmıştır.
Anadolu’da kurulan medeniyetler şunlardır:
Hititler
Hititler, M.Ö. 2000 yılı başlarında Kafkaslardan Orta Anadolu’ya
gelerek Kızılırmak kıvrımı içine yerleşmişlerdir. Hititler, M.Ö. 1400
yıllarında imparatorluk haline gelmişlerdir.
Bu dönemin en önemli gelişmesi, Hititler ile Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Savaşı Antlaşması’dır. M.Ö. 1280’de imzalanan Kadeş Antlaşması tarihte bilinen ilk yazılı antlaşmadır.
Hitit Devleti, M.Ö. 1200 yıllarında batıdan gelen kavimler tarafından
parçalanmıştır. Ege göçlerinden sonra şehir devletleri halinde yaşayan
Hititlere M.Ö. 700 yıllarında Asurlular son vermişlerdir.
Asurlulardan sonra Türkiye’de Pers egemenliği kurulmuş ve Hitit toprakları Pers hakimiyetine girmiştir.
Frigyalılar
Frigler, Ege göçleri sırasında Anadolu’ya gelerek M.Ö. 800
yıllarında Gordion (Polatlı) merkezli bir devlet kurdular. Kafkaslar
üzerinden gelen Kimmerlerin egemenliği altına giren Frigyalılara
Persler son vermişlerdir.
Lidyalılar
Lidyalılar, M.Ö. 1200’lerde Anadolu’ya gelerek, Gediz ve Küçük
Menderes vadileri arasında kalan bölgede Kral Giges tarafından Sard
(Salihli) merkezli bir devlet kurmuşlardır. Pers saldırılarına
dayanamayan Lidya Devleti, M.Ö. 546 yıllarında yıkılmıştır.
İyonyalılar
Dorların baskısı sonucunda Akaların bir kısmı Yunanistan’dan
Batı Anadolu’ya göç etmişler ve İzmir çevresindeki yerli halkla
kaynaşarak şehir devletleri kurmuşlardır. Bu şehir devletleri arasında
siyasal birlik sağlanamamıştır. İyon şehir devletleri arasında en
tanınmışları Efes, Milet, Foça ve İzmir’dir.
Ön Asya’dan gelen ticaret yollarının bitim noktasında bulunan
İyonyalılar, kısa zamanda ileri bir medeniyet kurmuşlar ve kolonicilik
faaliyetleriyle zenginleşmişlerdir.
Urartular
Urartu Devleti, Doğu Anadolu’da Asya kökenli Hurriler tarafından
kurulmuştur. Urartuların merkezi Tuşpa (Van)’dır. Bölgenin en güçlü
devletlerinden biri olan Urartular, M.Ö. 600’lerde Medler tarafından
yıkılmıştır.
Anadolu’da Kültür ve Medeniyet
Devlet Yönetimi
İlkçağlarda Türkiye’de kurulan devletler krallıkla
yönetilmiştir. Bütün yetkiyi elinde bulunduran krallar, aynı zamanda
başkomutan, başyargıç ve başrahiptir.
Bu durum kralların siyasî, askerî ve dinî yetkileri kendilerinde topladıklarını ve güçlerini artırdıklarını göstermektedir.
|
Başlangıçta Hitit Krallığı, feodal beyliklerden oluşuyordu. Daha
sonraları bu beylikler kaldırılarak yerlerine merkezden valiler
atanmıştır. Böyle bir değişiklikle Hititler merkezi otoriteyi
güçlendirmeyi amaçlamışlardır.
Hititlerin ilk zamanlarında kralın yetkileri soylulardan oluşan Pankuş Meclisi
tarafından sınırlandırılmıştır. Ancak imparatorluk döneminde Pankuş
Meclisi’nin yetkileri azalırken kralın yetkileri artmıştır.
Dolayısıyla soylular yönetimden uzaklaştırılmıştır. Devlet yönetiminde kraldan sonra en yetkili kişi Tavananna
adı verilen kraliçeydi. Tavananna, dini törenlere ve bayramlara
başkanlık yapar, kral savaşa gittiğinde ülkeyi yönetirdi. Hatta Kadeş Antlaşması’nda
Hitit kralının yanında kraliçenin de imzası yer almıştır. Bu durum
Hititlerde kadınların devlet idaresinde etkili olduğunu göstermektedir.
Hititlerde Pankuş Meclisi’nin bulunması meşrutiyete benzeyen bir
yönetimin varlığını ve kralların yetkilerinin bir dönem kısıtlandığını
göstermektedir.
|
Ordu
Türkiye; topraklarının verimli olması ve ticaret yolları
üzerinde bulunması sebebiyle sık sık istilalara uğramıştır. Bu durum
Anadolu’da kurulan devletleri askerliğe önem vermeye zorlamıştır.
Ticaret faaliyetleriyle zenginleşen Lidyalılar, Anadolu’ da ücretli
askerlik sistemini kurmuşlardır. Ancak bu askerler arasında dil ve
taktik birliği olmadığı gibi vatan - millet sevgisi de yoktu. Sadece
para için savaşan ücretli askerlerin başarı kazanmasını
zorlaştırmıştır. Bu durum Lidyalıların yıkılmasında etkili olmuştur.
Hukuk
Anadolu’da İlk Çağ hukuku, komşu medeniyetlere göre yumuşak bir
karakter taşımaktadır. Anadolu’da yapılan kanunlarda komşu
medeniyetlerin önemli etkisi ve katkısı olmuştur.
Hititler, kanunlarını Mezopotamya’dan almakla beraber, ilaveler ve
düzeltmelerle Anadolu’da ilk kanunları yapmışlardır. Medeni hukuk ve
ceza hukuku büyük gelişme göstermiştir. Hitit kanunları, hür
vatandaşlara olduğu kadar kölelere de mülkiyet hakkı tanıyordu.
İlk Çağ devletlerinin temel geçim kaynağı, tarım ve hayvancılık
olduğu için tarım ve hayvancılığı korumaya yönelik ağır cezalar içeren
kanunlar yapmışlardır. Örneğin; Frigyalılar öküz kesene ölüm cezası
vermişlerdir.
Hititlerde kralın buyruklarına karşı gelmek, devlete baş
kaldırmak büyük suç sayılmış ve ölümle cezalandırılmıştır. Bu da
Hititlerin merkezi otoriteye önem verdiklerini göstermektedir.
|
Din ve İnanış
İlk Çağlarda Türkiye’de çok tanrılı bir din anlayışı hakimdi. Bu nedenle Anadolu için “Bin Tanrı İli” denilmiştir.
Anadolu’nun batısında kurulan medeniyetler Yunan tanrılarından, doğuda kurulan
medeniyetler ise, Mezopotamya tanrılarından etkilenmişlerdir. Bu durum, Türkiye’nin coğrafi konumundan doğan tabii bir sonuçtur.
İlkçağlarda insanların uğraş alanlarındaki gelişmeler inançları
üzerinde etkili olmuştur. Örneğin; tarım faaliyetlerine önem veren
Frigyalıların en büyük tanrı olarak toprak ve bereket tanrıçası
Kibele’yi kabul etmeleri gibi.
|
Sosyal ve İktisadî Hayat
Anadolu’da halk sosyal sınıflara ayrılmıştı. En üst sınıf olarak
kabul edilen kral ve ailesi devletin yönetimini üstlenmiştir.
Anadolu’da asillerden başka rahipler, sanatçılar, askerler, memurlar ve
köleler gibi sınıflar da bulunuyordu.
Anadolu’da bu sınıfların bulunması toplumda eşitsizliğin olduğunu göstermektedir.
|
Ticarete büyük önem veren Lidyalılar, bu amaçla Efes’ten başlayarak Mezopotamya’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu yapmışlardır.
Bu yolun yapılması sonucunda;
Lidyalıların parayı icat etmeleri; alışverişi kolaylaştırmış,
ekonomik hayatı canlandırmış, sermaye birikimine ve finans sektörünün
oluşmasına ortam hazırlamıştır. Paranın kullanılmaya başlamasından
sonra değiş tokuş (takas) uygulaması ortadan kalkmıştır.
|
Denizci bir medeniyet olan İyonyalılar, Akdeniz ve Karadeniz’de
koloniler kurarak ticaret faaliyetleriyle zenginleşmişlerdir. Bir
devletin ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı, kendi
sınırları dışında ele geçirip yönettiği ülkeye veya topraklara koloni
denir. Kolonilerin kurulmasında;
-
Hammadde ihtiyaçlarının karşılanması
-
Üretim fazlası mallar için pazar bulunması
-
Askeri gücün artırılmak istenmesi
-
Diğer devletlere askeri, siyasal ve ekonomik alanlarda üstünlük sağlama düşüncesi
etkili olmuştur.
Yazı ve Edebiyat
Anadolu’ya yazıyı Mezopotamya medeniyetlerinden Asurlular getirmiştir.
Hititler ve Urartular, Asurlulardan aldıkları çivi yazısını
kullanmışlar, ayrıca Hititler kendi icatları olan hiyeroglif yazısını
da kullanmışlardır. Frigyalılar, Lidyalılar ve İyonyalılar Fenike
alfabesini kullanmışlardır.
Hititlerden kalan en önemli yazılı eserler anal adı verilen
yıllıklardır. Hititler anallarla (yıllıklar) Anadolu’da tarih
yazıcılığını başlatmışlardır.
Hitit yıllıklarında kralların, zaferleri kadar yenilgilerinin de
yıllıklara yazdırılması tarafsız bir tarih anlayışına sahip olduklarını
göstermektedir. Bu yıllıklar, İlk Çağ Anadolu tarihinin aydınlanmasında
önemli rol oynamıştır.
|
Bilim ve Sanat
Anadolu medeniyetleri içinde her yönden en ileri olanı
İyonyalılardır. İyonyalılar özgür düşüncenin ve pozitif bilimlerin
öncüsü olmaları yönüyle önem taşırlar. Felsefe, matematik ve tıp
bilimlerinin temeli İyonya’da atılmıştır.
Hitit sanatı, Mezopotamya sanatının etkisinde gelişmiştir.
Heykelcilik ve kabartmacılık gelişen başlıca sanatlar olmuştur. Hititlerin en önemli kabartmaları Yazılıkaya ve İvriz kabartmalarıdır.
Frigyalılarda dokumacılık, maden işçiliği, kaya mimarisi, Lidyalılarda
dokumacılık, çömlekçilik, dericilik ve madencilik, Urartularda maden
işlemeciliği, su mimarisi, İyonyalılarda ise, saray ve tapınak mimarisi
gelişmiştir.
İskender İmparatorluğu
M.Ö. 337’de tahta geçen İskender, önce Yunanistan’daki bütün
şehir devletlerini, sonra da Anadolu, İran, Irak, Suriye ve Mısır’da
Perslere ait tüm toprakları kendine bağlamayı başardı. Büyük
İskender’in Asya seferinin sonucunda Hellenizm uygarlığı
doğmuştur. Büyük İskender, 33 yaşında öldü (M.Ö. 323). İskender’in
ölümünden sonra kazanılan topraklarda bağımsız devletler kurulmuştur.
Roma İmparatorluğu
Romalılar; disiplinli, planlı ve teşkilatlı hareket ederek kısa
sürede bütün İtalya’yı Roma’ya bağlamışlardır. Bu gelişmelerden sonra
Romalılar, Doğu Akdeniz’e yönelmişlerdir. İskender İmparatorluğu
parçalandıktan sonra Selevkoslar Krallığı’nı yenerek Türkiye
topraklarının tamamına hakim olmuşlardır.
Roma İmparatorluğu’nun siyasal tarihinde; Krallık Cumhuriyet ve İmparatorluk dönemleri yaşanmıştır.
Merkezi yönetimin zayıflaması, eyaletlerin güçlenmesi, Hristiyanlığın
yayılması, Kavimler Göçü’nün meydana getirdiği kargaşa, iç savaşlara
katılan orduların sınırları ihmal etmesi gibi nedenlerden dolayı Roma
İmparatorluğu, Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmıştır (395). Bunlardan
Batı Roma 476’da, Doğu Roma ise 1453’te yıkılmıştır.
Roma’da patricilerle (soylular) plepler (Roma’ya sonradan gelen halk)
arasında çatışmalar olmuştur. Romalılar Yunan kanunlarından
yararlanarak 12 Levha Kanunlarını yapmışlardır. Patrici - plep mücadelesi 12 Levha Kanunlarından sonra da devam etmiştir.
Günümüz
Batı dünyasında uygulanan hukuk kurallarının temeli Roma hukukuna
dayanır. Bu hukuk kuralları bazı değişikliklerle Bizans hukuku adıyla
Doğu Roma’da yürürlülükte kalmıştır.
|
Romalılar ticareti geliştirmek amacıyla Anadolu’da yeni yollar
yapmışlar ve ihtiyaç duydukları ürünleri Anadolu’dan götürmüşlerdir.
Romalılar; Fenikeliler, İyonyalıların ve Yunanlıların geliştirdiği alfabeye son şeklini kazandırmışlar ve “Latin alfabesi”ni oluşturmuşlardır.
Mısır’dan aldıkları Güneş yılı esaslı takvimi, Sezar daha sonra da Papa
XIII. Gregor dönemlerindeki düzenlemelerle bugün kullandığımız şekle
getirmişlerdir.
Mezopotamya Medeniyetleri
Sümerler birbirinden bağımsız küçük şehir devletçiklerinden oluşan bir uygarlık kurdular.
Şehir devletleri arasında savaş eksik olmuyordu. Kuvvetli prensler,
yakınındaki diğer şehirlere de söz geçirerek büyük krallıklar
kuruyordu.
Mezopotamya’daki ilk medeniyet olan Sümerler, aynı zamanda tarihte
bilinen ilk yazıyı da kullanmışlardır. M.Ö. 3000’lerde kullanılmaya
başlanan yazı sayesinde kültür aktarımı kolaylaşmıştır.
Aşağı Mezopotamya’da bulunan Sümerlerin kralı Urugakina tarafından ilk
yazılı kanunlar yapılmıştır (M.Ö. 2375). Bu kanunların cezalandırma
yöntemi genel olarak “fidye” yani “bedel” sistemine dayalıydı.
Çok tanrılı dine inanan Sümerlerin kralları rahip - kral olarak bilinirdi. Öncelikle dini amaçlı yaptıkları “Ziggurat” adı verilen tapınaklar aynı zamanda rasathane ve soğuk hava deposu olarak kullanılmıştır.
Bilimde ilerlemiş olan Sümerler dört işlemi kullanmışlar ve dairenin
alanını hesaplamayı başarmışlardır. Edebiyat alanında günümüze kadar
ulaşan en önemli eserleri Yaradılış, Tufan ve Gılgamış destanlarıdır.
Akadlar tarihte bilinen ilk büyük imparatorluğu, ilk düzenli ve sürekli
orduları kurmuşlardır. Ayrıca Sümer uygarlığını Ön Asya’ya
yaymışlardır. Akadça geniş bir alanda diplomasi dili olarak
kullanılmıştır.
I. Babil Devleti’nin krallarının en önemlisi olan Hammurabi ilk anayasa olarak kabul edilen “Hammurabi Kanunları’nı”
yapmıştır. Bu kanunlar yapılırken daha önce uygulanan kanunlardan
yararlanılmıştır. Urugakina kanunlarına göre daha sert cezalar vardır.
Bazı suçlara kısas cezaları verilmiştir.
Babil Kralı Hammurabi rahip - kral anlayışını reddederek gücünü
dinden değil, askeri kuvvetten almıştır. Mutlak Krallık sistemi
Hammurabi ile başlamıştır.
|
M.Ö. 2000 yıllarında Asurlular, Anadolu’da ticaret kolonileri kurarak
hem ticareti geliştirmişler, hem de Anadolu’da yazılı devirleri
başlatmışlardır. Kayseri yöresindeki Kültepe’de ticaretle ilgili Asurca
birçok tablet bulunmuştur.
Mısır Medeniyeti
Mısır medeniyeti, Nil nehrinin çevresinde kurulmuştur. Etrafının
çöllerle çevrili olması, diğer medeniyetlerle daha az etkileşmesine
neden olmuştur.
Mısır’da firavun adı verilen ilah - kralların sonsuz yetkiye sahip olmaları hukuk alanındaki gelişmeleri engellemiştir.
|
Mısırlılar öldükten sonra dirilmeye inanmışlar ve bu nedenle diğer
yaşamlarında kullanabilmek için bazı eşyalarını mezarlarına
koymuşlardır.
Mısır sanatı dini ağırlıklıdır. Mısırlılar yeniden dirileceklerine
inandıklarından cesetlerin bozulmamasına dikkat etmişler, bunun
sonucunda Mısır’da mumyacılık gelişmiştir. Mumyacılık, insan vücudunun
yakından tanınmasını ve Mısır’da tıp biliminin gelişmesini sağlamıştır.
Mısırlılar, resim yazısı denilen hiyeroglif yazısını kullanmışlardır.
Gök cisimlerini incelemek için rasathaneler kurmuşlar ve astronomide
oldukça ilerlemişlerdir. Bugün kullandığımız Miladi takvimin ilk
düzenli şeklini Mısır medeniyeti oluşturmuştur.
Mısır ekonomisinin temelini tarım ürünlerinden sağlanan gelirler oluşturuyordu. Mısır’da ticaret de gelişmiştir.
Fenikeliler
Fenikeliler, Lübnan dağları ile Akdeniz sahili arasında kalan kıyı şeridine yerleşmişlerdir.
Arazilerinin tarıma elverişli olmaması ve Mısır’dan Anadolu’ya ulaşan
ticaret yolu üzerinde bulunmaları Fenikelilerin ticaret alanında
ilerlemelerini sağlamıştır. Fenikeliler şehir devletçikleri halinde
yaşamış ve krallıkla idare edilmişlerdir.
Fenikeliler kurdukları kolonilere sadece ticari amaçlarını gerçekleştirmek için
gittiklerinden dolayı askerliğe önem vermemişler ve kolonilerini yurt edinmemişlerdir. Bu nedenle kolonilerini kaybetmişlerdir.
Denizcilik ve ticaret faaliyetlerinde gelişme gösteren
Fenikeliler, doğu ve Ön Asya uygarlıklarındaki gelişmeleri batıya
taşıyarak kültürler arasında etkileşimi sağlamışlardır.
|
Tarihe en önemli katkıları günümüzde kullanılan Latin alfabesinin temelini oluşturan 22 harfli ilk alfabeyi bulmalarıdır.
İbraniler
Tarihte ilk defa tek tanrılı bir dine inanan İbraniler,
Musevilik dininin sadece kendi kavimlerine ait olduğunu kabul ederek
diğer toplumlarda yayılmasını engellemişlerdir. Bu durum dünyanın
değişik yerlerine dağılan Yahudilerin kendilerini korumalarını ve
varlıklarını sürdürmelerini sağlamıştır.
Yunan Uygarlığı
MÖ 1200 yıllarında Yunanistan’a göç eden Dorlar Akaların
egemenliğine son verdiler. Yunanistan’ın tamamına egemen olan Dorlar
polis adı verilen şehir devletleri kurdular. Yunan şehir devletleri MÖ
IV. yüzyılda Makedonya egemenliğine girmiştir.
Yunan uygarlığının önemli özellikleri şunlardır:
-
Yunanistan’da birbirinden bağımsız şehir devletleri kurulmuştur.
Bu şehir devletlerinin özgür yaşamak istemesi ve birbirinin
egemenliğini kabul etmemesi, Yunanistan’da siyasal birliğin kurulmasını
engellemiştir.
-
Yunanistan’da sınıf ayrımı mücadelelere neden olmuştur. Sınıf kavgalarının çözümlenmesi ve toplumsal barışın sağlanması için
Drakon, Solon ve Klistenes isimli arhonlar kanunlar yapmışlardır. Yunanistan’da yapılan kanunlarda;
-
Köylülerin borçları affedilmiş, borcunu ödeyemediği için köle durumuna düşenlere özgürlükleri geri verilmiştir.
-
Sınıf farklılıkları ortadan kaldırılmıştır.
-
Halk meclisleri açılarak, halkın yönetimde söz sahibi olması sağlanmıştır.
Yunanistan’daki bu uygulamalar İlk Çağ’da demokratikleşme sürecini başlatmıştır.
|
-
Yunanistan
dağlık bir araziye sahip olduğu için tarıma elverişli toprak azdı. Bu
nedenle halk geçimini zeytincilik, balıkçılık ve hayvancılıkla
sürdürmeye çalışıyordu. Kolonizasyon hareketlerinin başlamasıyla
Yunanlılar uzak ülkelerle ticaret yapmaya başladılar. Bunun sonucunda
Yunanistan’da zengin bir orta sınıf oluşmuştur.
Yunanlılar kurdukları kolonilere göç ederek yerleşmişler ve Yunan
kültürünün buralara yayılmasını sağlamışlardır. Yunanlılar kolonilerini
ikinci yurtları saymışlar, bu yüzden uzun süre buralara egemen olmayı
başarmışlardır.
|
-
Yunanlılar
Fenike alfabesini kullanmışlardır. Yunanistan’da en çok gelişen edebi
tür destanlar oluşmuştur. Bunlar arasında Homeros’un İlyada ve Odise
destanları çok ünlüdür. Bu destanlar Yunanlılar arasında ulusal birlik
duygusunu pekiştirmiş ve okullarda ders kitabı olarak okutulmuştur.
-
Yunanistan’da felsefe, tıp, tarih, aritmetik, geometri ve astronomi bilimlerinde önemli gelişmeler yaşanmıştır.
Sokrat, Eflatun ve Aristo
en önde gelen filozoflardandır. Tarihin bilim dalı haline gelmesinde
Yunan tarihçilerinin büyük rolü olmuştur. Tarihin babası sayılan Herodotos’un dışında Tukidides de önemli eserler yazmıştır.
Hint Uygarlığı
Hindistan zengin bir ülke olduğu için sık sık istilalara
uğramıştır. Ancak Hindistan’a gelen kavimler güçlü devletler
kuramamışlar, kısa sürede yıkılmışlardır. Bu durumun en önemli nedeni
Hindistan’ın insana gevşeklik veren iklimi ve istilâ hareketleridir.
Hindistan’a yerleşen kavimler birbirleriyle kaynaşamamışlardır. Bu
durumun en önemli nedeni “kast örgütü” dür.
Kast sistemi: Kast, meslekleri babadan oğula geçen ve aynı
geleneklere bağlı bulunan gruplar topluluğudur. Herkes babasının
mesleğine girmek zorundadır. Kastlar arasında geçiş yoktur. Aynı
kasttan olmayanlar evlenemez. Her kastın kendi içinde dayanışması
vardı. Bu sistem Hint halkının kaynaşamamasının ve millet haline
gelememesinin en önemli nedeni olmuştur.
|
Çin Uygarlığı
-
Çin birbiri ardına göreve gelen hanedanlar tarafından
yönetilmiştir. Çin’de halk asiller ve köylüler olarak ikiye
ayrılmıştır. Köylüler özgür değillerdi ve asiller için çalışıyorlardı.
-
Çin’de Lao-Çe ve Konfiçyüs
adlı filozofların dini ilkeleri yayılmış, sonraki dönemlerde Çinliler Budizm’i benimsemişlerdir.
-
Çinliler kendilerine özgü bir yazı kullanmışlar,
barut, pusula, kağıt, matbaa ve mürekkebi
icat ederek dünya medeniyetinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
İpek böceğinden ipek elde ederek Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan İpek Yolu’nun kurulmasını ve ticaretin yaygınlaşmasını sağlamışlardır.
Pers İmparatorluğu
İran’da kurulan Pers İmparatorluğu, yayılmacı bir politika
izleyerek MÖ VI. yüzyılda Anadolu’nun büyük bölümüne egemen olmuştur.
Anadolu’da 200 yıl kadar kalan Persler:
-
Anadolu’nun
tamamına yakın bölümünü yönetimleri altına alarak bölgede siyasal
birliği sağlamışlardır. Bu dönemde İran’daki eyalet yönetim anlayışını
Anadolu’da uygulayarak yönetimi kolaylaştırmayı amaçlamışlardır.
-
Kültürel
yönden Anadolu’da etkili olamayan Persler, bölgede asayiş ve güvenliği
kurarak ticaret faaliyetlerinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Pers İmparatorluğu, MÖ 334’te Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından yıkılmış ve Anadolu’da Helenistik Medeniyet Dönemi başlamıştır.