SOLUNUM SİSTEMLERİ
Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.
1. Dış Solunum
Solunum organlarıyla dış ortamdan hava alınması ve verilmesi, yani soluk alıp vermeye denir.
2. İç Solunum
Solunum organlarına dolan havadaki oksijenin yakalanıp hücrelere
kadar taşınması, hücrelerde oluşan karbondioksitin aynı yolla solunum
organlarına getirilmesidir.
3. Hücresel Solunum
Hücrelere kadar gelen besinlerin orada oksijenle veya oksijensiz olarak yakılması ve ATP üretilmesi olayıdır.
A. CANLILARDA GAZ ALIŞ VERİŞİ
Tek hücrelilerde solunum gazlarının hücreye giriş çıkışı, hücre yüzeyinden geçiş (difüzyon) ile sağlanır.
Çok hücreli organizmalardan süngerler ve sölenterelerde
de, özelleşmiş bir solunum sistemi yoktur. Bunlarda tek hücrelilerde
olduğu gibi sudaki erimiş oksijeni vücut yüzeyleri ile alır, CO2 yi de aynı yolla suya terkederler.
B. SOLUNUM ORGANLARI
1. Deri Solunumu
Vücut dış yüzeyini örten deri gaz değişimini sağlar. Alınan
oksijen iç dokulara difüzyonla ya da kanla taşınır. Bu solunumu yapan, yassı ve yuvarlak solucanlarda
dolaşım sistemi ve kan yoktur. Toprak solucanlarının tek katlı epitel
dokudan ibaret derilerinde bulunan Goblet hücreleri çıkardıkları mukoz
salgıyla vücut yüzeyinin devamlı nemli kalmasını sağlarlar.
Kurbağa ve semenderlerin erginlerinde esas solunum organı
akciğerlerdir. Nemli olan deri gerekli oksijenin %25 inin alınmasını
sağlar. Memelilerde de kısmi deri solunumu vardır. Ancak alınan
oksijenin oranı çok azdır. (% 1 kadar)
2. Trake Solunumu
Eklembacaklılardan Böcekler, Çok ayaklılar, Bazı Kabuklular ve Araknitlerde trake solunumu görülür. Trakeler dokulardaki hücrelere kadar sokulmuş borular sistemidir.
Trakeler O2 yi doğrudan hücrelere taşır. Bu hayvanların kanı O2 ve CO2 taşımada görev yapmaz.
Bu nedenle kanlarında oksijen taşıyan solunum pigmentleri bulunmaz.
Kanları renksizdir. Trakelere gaz giriş çıkışı vücut ve kanat
hareketleri yardımıyla sağlanır.
|
Şekil: Trakenin
Yapısı ve Gazların Değişimi |
3. Solungaç Solunumu
Suda yaşayan hayvanlarda görülür. Kurbağa larvaları, deniz solucanları, bazı yumuşakçalar, kabuklular ve balıklarda bulunur. Solungaçlar suda çözünmüş oksijeni alacak şekilde özelleşmiş, yaprak veya tüy biçimindeki yapılardır.
Şekil : Solungaç
4. Akciğer Solunumu
Kurbağa ve Semenderlerin erginlerinde, Sürüngen, Kuş ve Memelilerin
tümünde görülür. Akciğer hacimleri ve yüzeyleri organizma gruplarının
enerji ihtiyacına göre değişkenlik gösterir. Kuşların solunum
sisteminde akciğerler ve hava keseleri bulunur. Hava keseleri bazı
kemiklerin içlerine kadar uzanır. Kuş akciğerlerinde alveol yoktur.
Hava keseleri hava depolar ve körük gibi fonksiyon yapar. Kuşların
kemik boşlukları hava taşır. Bu yapı sayesinde kuşlar yükseklerde çok
rahat uçabilirler.
Solunum Sistemiyle İlgili Yapıların Özellikleri
-
Solunum organlarının duvarları, gaz giriş çıkışını kolaylaştıracak biçimde ince bir yapıya sahiptir.
-
Solunum organlarındaki tabakalar yüzey genişlemesine, dolayısıyla
difüzyon imkanının artmasına yardımcı olur. Örneğin akciğerlerdeki
alveollerin toplam yüzeyi yaklaşık 100 m2 dir.
-
Solunum gazlarının giriş – çıkışının olduğu yerlerdeki yüzeyler nemlidir.
|
5. Birden Fazla Solunum Organı Taşıyan Hayvanlar
a. Akciğerli balıklarda (Dipneusti) iki solunum organı faaliyet
gösterir. Bu balıklar nehirlerde yaşar, bu sürede solungaçlarını
kullanırlar.
Su yüzeyine çıkarak hava keselerini dolduran balık, suların
çekilmesiyle çamur altına girer. Uzun bir süre hava kesesindeki hava
ile hayatını sürdürür.
b. Kurbağalar ve semenderler larva devresinde tamamen suda
yaşadıkları için solungaç solunumu yaparlar. Ergin hale gelen
kurbağalarda solungaç kaybolur, yerini akciğer alır. Ergin kurbağa hem
deri ile, hem de akciğerleriyle solunum yapar. Kurbağalar derilerini
nemli tutmak için genelde nemli ortamlarda yaşarlar. Kurak bir ortamda
uzun süre kurbağa yaşayamaz.
C. İNSANDA SOLUNUM SİSTEMİ
İnsanda solunum sistemi akciğerler ve bu akciğerlere hava
taşıyan borulardan oluşur. Burun, ağız, yutak, gırtlak, soluk borusu ve
bronşlar solunum esnasında faaliyet gösteren yapılardır.
1. Solunum Sisteminin Bölümleri
a. Burun : Burunun iç yapısı, havayı temizleme, nemlendirme ve ısıtmaya uygun olduğu için, hava girişinde bu organın önemi daha büyüktür.
b. Soluk Borusu (Trake) : Ağız boşluğunun son kısmında yer alan
yutağa soluk borusu bağlanır. 10 – 12 cm uzunluğunda ve 2 cm çapında
olan bu borunun başlangıç bölümüne gırtlak denir. Gırtlağın
içindeki ses telleri epitel uzantılardan meydana gelmiş olup,
gerginlikleri kaslarla ayarlandığından çeşitli tonlarda ses
çıkartılmasını sağlar.
Soluk borusunun, düz olan arka yüzü yemek borusu ile komşudur ve iç
yüzü hareketli siller taşıyan epitel hücreleri ile döşenmiştir. Bu
hücrelerin meydana getirdiği epitel tabakası altında salgı bezleri
bulunduğu gibi, hücrelerin arasında da salgı yapan goblet hücreleri bulunur.
Bu hücreler mukus denilen bir madde çıkarırlar. Mukus hareketli siller
üzerinde ince bir tabaka oluşturur. İnce mukus tabakası, hem epitel
yüzeyin nemli kalmasını sağlar, hem de solunumla giren havadaki toz ve
diğer yabancı maddeleri tutar.
Soluk borusunun yapısında epitel tabakasından sonra kıkırdak doku
tabakası bulunur. Kıkırdak doku, soluk borusunun duvarlarının birbirine
yapışmasını önleyecek şekilde bir gerginlik sağlar. Yemek borusuna
bakan yüzeyde kıkırdak yoktur. Soluk borusu arkada dördüncü sırt omuru
hizasında iki kola ayrılır. Bu kollara bronş adı verilir.
Şekil : İnsanda Solunum Sistemi
Bronşların herbiri akciğere girdikten sonra binlerce ince borucuğa ayrılır. Bunlara bronşçuk
adı verilir. Bronşçukların uçlarında hava keseleri bulunur (alveol).
Alveoller çok ince, tek sıra epitel hücrelerden oluşmuş olup dışı
kılcal damarlar ile donatılmıştır.
c. Akciğerlerin Yapısı ve Görevleri : Akciğerler, sağ ve sol olmak üzere iki kısımdan meydana gelir.
Sağ akciğer üç bölmeli, sol akciğer iki bölmelidir. Sol akciğerin küçük
olmasının nedeni, kalbin buraya yakın oluşudur. Her iki akciğer pleura denilen iki yapraklı ince bir zar ile örtülüdür. Bu iki zarın iç ve dış yaprakları arasındaki boşluklarda az miktarda lenf sıvısı ve hava bulunur.
2. Soluk Alıp Verme Mekanizması
Soluk alıp verme mekanizması, göğüs boşluğu ve akciğerlerin genişleyip daralmasına dayanır. Aynı zamanda bu mekanizmada diyafram kası ve kaburgalar arası kaslar etkin rol oynarlar.
Şekil : Soluk Alıp Verme Mekanizması
Soluk alırken, diyafram kası kasılır ve kaburgalar arası
açılarak hacim artar, göğüs iç basıncı düşer ve içeriye hava girer. Bu
esnada göğüs boşluğu genişlemiştir.
Soluk verirken; diyafram kası gevşer, kaburgalar birbirine
yaklaşarak hacim azalır, göğüs iç basıncı artar ve dışarıya hava
verilir. Bu esnada göğüs boşluğu daralmıştır.
Solunum hızı kandaki CO2 miktarına göre düzenlenir. CO2 artışı soluk alıp vermeyi hızlandırır. Çünkü CO2 kanın pH sını düşürür ve ortam asit hale gelir. Bu da beyni uyarır.
Soluk alış-verişinin hızı ve şiddeti omurilik soğanındaki sinirler tarafından denetlenir.
|
3. Solunum Gazlarının Taşınması
Kanın en önemli özelliklerinden biri; CO2 ve O2 taşıma kapasitesinin çok yüksek olmasıdır.
a. Oksijenin Taşınması : Hayvanların kanında O2
taşıyıcı solunum pigmentleri bulunur. Pigmentleri şu şekilde
sıralayabiliriz: Hemoglobin, Hemosiyanin, Klorokruorin, Hemoeritrin
Oksijen kanda oksihemoglobin halinde taşınır. Çok az bir kısmı kan
plazmasında çözünmüş olarak taşınır. (% 2 kadar). Akciğerlerde kana
geçen O2, alyuvarlardaki hemoglobinle birleşip oksihemoglobini oluşturur.
Doku kılcallarında hemoglobinden ayrılıp doku sıvısına, oradan da difüzyonla hücrelere geçer.
Tablo : Hayvanlarda Solunum Pigmentleri ve Bulunduğu Yer
b. Karbondioksitin Taşınması: Hücrelerde oluşan CO2, doku sıvısına geçip difüzyonla kılcal damarlara geçer. Normal olarak CO2,
kanda çok az erir ve az bir kısmı kan plazması ile taşınır. Büyük bir
kısmı ise alyuvarlara girer. Alyuvarlarda karbonik anhidraz enziminin
katalizlemesi sonucu CO2, su ile birleşerek karbonik asiti oluşturur.
Karbonik asit (H2CO3), iyonlaşarak H+ ve HCO3– (bikarbonat) iyonu meydana getirir. H+ iyonu alyuvarlarda hemoglobinle, birleşerek HCO3 iyonları ise plazmada taşınarak akciğer kılcallarına getirilir.
Akciğer kılcallarında HCO3– iyonları tekrar alyuvarlara girerek H+ iyonları ile birleşir ve H2CO3 (karbonik asit) oluşturur.
Yine karbonik anhidraz enziminin etkisiyle, karbonik asit, H2O ve CO2 e ayrışır. Böylece serbest kalan CO2 difüzyonla önce plazmaya, oradan da akciğer alveollerine geçer ve soluk verme ile dışarı atılır.
Şekil : Kanda O2 ve CO2 nin Taşınması
CO2 nin çok az bir kısmının hemoglobin ile de
taşınabildiği belirtilmektedir. İnsanın soluduğu havada fazla oranda
karbon monoksit (CO) bulunursa zehirlenme meydana gelir.
Çünkü, CO hemoglobin ile sıkı bağ yapar ve kolayca kopmaz. Bunun sonucunda oksijen hemoglobinle bağlanamaz ve dokular O2 siz kalır.
|