CÜMLENİN ÖĞELERİ
Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine
cümle denir. Şimdi birbirini tamamlayan öğeleri inceleyeceğiz.
Bir cümlenin oluşması için en önemli şart, kip ve şahıs bildiren bir
unsurun bulunmasıdır. Yani eğer cümle içinde herhangi bir söz, haber veya
dilek kiplerinden herhangi biriyle çekimli halde bulunuyorsa o, bir yargı
bildiriyor demektir. Yargı bildirmek ise cümle olmanın en önemli koşuludur.
Şahıs bildirmek, cümle olmak için her zaman gerekli değildir.
Cümlede bulunabilecek öğeler, yüklem, özne, nesne ve tümleçlerdir. Bunların
özelliklerinin neler olduğunu şimdi ayrı ayrı görelim.
Yüklem
Cümlede kip ve zaman bildirerek yargıyı ortaya koyan temel unsurdur.
Tek başına cümle özelliği gösterir. Diğer öğeler yüklemin tamamlayıcı öğeleridir.
Cümlede yüklemi bulmak için herhangi bir öğeye soru soramayız. Onu çekimli
durumda bulunan sözcüklerden anlarız.
Örneğin;
“Biliyorum” sözü “bilmek” eyleminin şimdiki zamanla çekimlendiğini gösteriyor.
Öyleyse yargı bildiriyor demektir. Dolayısıyla bir cümledir.
“Biraz önce gelen çocuk,
kapıcının kızıydı.”
cümlesindeki altı çizili söz isim tamlaması olduğundan;
“O, eskiden,
yaramaz bir çocuktu.”
cümlesindeki altı çizili söz sıfat tamlaması olduğundan birbirinden ayrılmaz
ve birlikte yüklem olur.
Özne
Cümlede yüklemin bildirdiği işi, hareketi yapan ya da oluş içinde bulunan
öğedir. Cümlenin temel öğesidir. Ancak her cümlede bulunmak zorunda değildir.
Cümlede özneyi bulmak için yükleme
“kim” ve “ne” sorularını sorarız.
Ancak özellikle “ne” sorusu, nesneyi bulmak için de sorulduğundan, biz özne
sorusunu yükleme değişik biçimde sorarız.
Örneğin;
“Öğretmen soruyu bana sordu.”
cümlesinde “sordu” yüklemdir. Özneyi bulmak için yükleme
“Soran kim?” diye soruyoruz. Cevap olarak “Öğretmen”
geliyor. Öyleyse cümlenin öznesi bu sözcüktür.
Cümlede özne yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, açık olarak verilebileceği
gibi, yüklemin çekiminden de çıkarılabilir. Cümlede olmayan, yüklemdeki
şahıs eklerinden anlaşılan bu tür öznelere “gizli özne” adı verilir.
“Sana bu kitabı iki günlüğüne verebilirim.”
cümlesinin yüklemi “verebilirim” sözüdür. Özneyi bulmak için
“Veren kim?” diye soruyoruz, “Ben” cevabı geliyor; ancak bu söz cümlede
yok, biz bunu yüklemin bildirdiği şahıstan çıkarıyoruz. Öyleyse bu cümlenin
öznesi gizli öznedir. Bu özne cümlede var olan öğelerden biri sayılmaz.
Yani “Geldim.” cümlesinde öznenin “ben” olduğu görülse bile bu cümle sadece
yüklemden oluşmuş sayılır.
Her cümlede özne bulunmaz. Yani eylemi yapan bazen belli değildir.
“Kasabaya bu yoldan gidilmez.”
cümlesinde “Gidilmeyen ne, gidilmeyen kim?” gibi sorulara cevap alınmaz.
Öyleyse cümlenin öznesi yoktur.
Nesne
Cümlede yüklemin bildirdiği işten etkilenen öğedir. Yükleme sorulan
“kimi, neyi, ne” sorularına cevap verir.
Nesneler hal ekini alıp almamalarına göre iki grupta incelenir.
1. Belirtili Nesne
Nesne görevinde bulunan söz, “-i” hal ekini almışsa, nesneye belirtili
nesne denir.
“Çiçekleri annesine verdi.”
cümlesinde “Çiçekleri” nesnesi “-i” hal eki aldığından belirtili nesnedir.
2. Belirtisiz Nesne
Nesne görevinde bulunan söz “-i” hal ekini almamışsa nesne, belirtisiz
nesnedir.
“Annesi için çiçek topladı.”
cümlesinde “çiçek” nesnesi bu eki almamış ve belirtisiz nesne olmuştur.
Dolaylı Tümleç
Yüklemin yöneldiği, bulunduğu, çıktığı yeri gösteren öğedir. Yükleme
sorulan “-e”, “-de” ve “-den” hal eklerini alan sorulara aynı ekleri
alarak cevap veren sözcük ya da söz öbekleri dolaylı tümleç görevinde bulunur.
Soruların ve cevapların aynı ekleri alması zorunluluğu bunun diğer öğelerle
karışmasına engel olur. Bunu örneklerle açıklayalım.
“Elindeki kitap ve defterleri bana verdi.”
cümlesinde altı çizili öğeyi bulabilmek için yükleme “kime”
sorusunu soruyoruz. Soru da cevap da aynı eki almış. Öyleyse “bana” sözü
dolaylı tümleçtir.
“Sizinle ancak yaza görüşürüz.”
cümlesinde altı çizili sözcük de “-e” hal ekini almıştır. Ancak bu öğeyi
bulmak için yükleme “ne zaman” sorusunu soruyoruz. Görüldüğü gibi soru hal
eki almadan soruluyor. Öyleyse bu, “-e” hal eki almış olmasına rağmen dolaylı
tümleç değildir.
“Kimseye sormadan dışarı çıktı.”
cümlesinde ise altı çizili öğeyi bulmak için yükleme “nereye”
sorusunu soruyoruz. Bu durumda soru, “-e” hal eki almış, ancak “dışarı”
sözü aynı eki almamış. Öyleyse buna da dolaylı tümleç diyemeyiz.
Görüldüğü gibi sorular ve cevapların aynı ekleri alması koşulu, birbiriyle
karışan öğeleri ayırt etmemizi sağlıyor.
Aynı durumu “-de” ve “-den” eklerinde de görebiliriz.
“Beni sınıfta iki saattir bekliyormuş.”
cümlesindeki altı çizili öğeyi cevap olarak almak için, yükleme
“nerede”
sorusunu soruyoruz. Öyleyse bu öğe dolaylı tümleçtir.
“Hepimiz iki saattir ayakta bekliyoruz.”
cümlesinde ise altı çizili öğeyi bulabilmek için yükleme
“nasıl” sorusunu
sormamız gerekiyor. Görüldüğü gibi soru “-de” ekiyle sorulmamış. Demek ki
öğe dolaylı tümleç değil.
“O, iki gün önce buradan ayrıldı.”
cümlesinde altı çizili öğe “nereden” sorusuna cevap vererek dolaylı tümleç
olmuş.
“Senin de gelmeni yürekten isterdim.”
cümlesinde altı çizili öğe
“nasıl” sorusuna cevap verdiğinden dolaylı
tümleç değildir.
“Şu
elmadan üç kilo verir misin?”
cümlesinde altı çizili öğeyi bulmak için
“neyden” sorusunu yükleme soruyoruz.
Cevap geldiğinden öğe dolaylı tümleçtir.
“Hastalandığından gelmedi.”
cümlesinde altı çizili öğeyi ise
“niçin” sorusuyla buluyoruz. Öyleyse
bu, dolaylı tümleç değildir.
Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Burada unutmamamız gereken, soruyla
cevabın aynı ekleri (-e, -de, -den) almasıdır. Dolaylı tümleci bulduran
soruları ezberlemek yerine, bunu kavramak daha avantajlı bir yoldur.
Zarf Tümleci
Yüklemin zamanını, durumunu, miktarını, yönünü, koşulunu vb. bildiren
öğelerdir. Bunların her biri değişik bir soruyla bulunur.
“Hava
kararmadan köye inmeliyiz.”
cümlesindeki altı çizili zarf “ne zaman”;
“Dosta
düşmana muhtaç olmadan yaşamalıyız.”
cümlesinde altı çizili zarf “nasıl”;
"Aldığı notlar şaşılacak kadar yüksekti.”
cümlesindeki altı çizili zarf
“ne kadar”;
“Tek bir söz bile söylemeden içeri girdi.”
cümlesindeki altı çizili zarf “nereye”;
“Zamanımız
kalırsa bir örnek daha çözeriz.”
cümlesindeki altı çizili zarf “hangi takdirde” sorularına cevap vermişlerdir.
Yükleme sorulan bu sorulara cevap veren öğeler daima zarftır. Ancak burada
“nereye” sorusuna dikkat etmeliyiz. Dolaylı tümleç konusunda da söylemiştik,
bu soru dolaylı tümleci de buldurur. Ancak cevabın da aynı eki alması gerekir.
Örnekteki “içeri” sözü ise bu eki almamıştır. Bu özelliği, yani hal eki
almadan yön bildirme özelliğini yer-yön zarfları gösterir.
Cümleyi öğelerine ayırırken dikkat edilmesi gereken bir husus, azlık
- çokluk zarflarının kullanımıdır.
“O,
çok çalışkan bir öğrencidir.”
cümlesinde yüklem, altı çizili sözün tamamıdır. Çünkü “öğrenci” isimdir,
“çalışkan” öğrencinin sıfatıdır. “çok” da çalışkan sıfatının zarfıdır. Dolayısıyla,
“çok çalışkan bir öğrenci” sıfat tamlaması olduğundan bunlar birbirinden
ayrılmaz. Oysa biz aynı cümleyi;
“O, çok çalışkandır.”
şeklinde kullansak, “çalışkandır” yüklem “çok” zarf tümleci olacaktır.
Kısaca adlaşmış sıfatlar yüklem olduğunda, onun derecesini bildiren zarflar
zarf tümleci olur. Çıkmış soruların birinde,
“Kafesteki kuşların tüyleri, şaşılacak kadar parlaktı.”
cümlesi verilmiş ve “şaşılacak kadar” öğesine zarf tümleci denmiştir.
Edat Tümleci
Çıkmış sorularda, seçeneklerde bile olsa, edat tümleci adının geçtiği
görülmemiştir. Ancak bazı soruların çözümünde yardımcı olduğu söylenebilir.
Eğer seçeneklerde “edat tümleci” adı geçmiyorsa, siz “edat tümleci” olarak
gördüğünüz söz öbeklerine zarf tümleci de diyebilirsiniz.
Yüklemin ne ile, kimin ile, hangi amaçla, yapıldığını gösteren
söz öbeklerine edat tümleci denir.
“O, bütün yazılarını, dolma kalemle yazar.”
“Bu araştırmayı arkadaşlarıyla yapmış.”
“Bu yemekleri sizin için hazırladım.”
cümlelerindeki altı çizili söz öbekleri edat tümleci sayılır.
Cümle içinde her söz, cümlenin bir öğesi durumunda değildir. Yükleme
sorulan sorulara cevap vermeyen söz veya söz öbekleri cümle dışı unsur sayılır.
Örneğin aşağıdaki cümleyi öğelerine ayıralım.
“Ahmet, sana
defalarca geç kalmamanı
Dolaylı Zarf
Nesne
söylemedim mi?”
yüklem
Görüldüğü gibi “Ahmet” sözü cümlede yükleme sorulan herhangi bir soruya
cevap vermiyor yani cümle dışı unsurdur.
CÜMLE VURGUSU
Cümlede asıl anlatılmak istenen öğe vurgulanır. Biz konuşurken, önemsediğimiz
öğeyi cümlenin herhangi bir yerinde ses tonumuzu yükselterek vurgulayabiliriz.
Ancak yazıda bunu yapamayacağımızdan, vurgulamak istediğimiz öğeyi yükleme
yaklaştırırız. Yani cümlede yükleme en yakın öğe, en çok vurgulanan öğedir.
“O,
beni, hep
burada bekler.”
Özne Nesne Zarf Dolaylı Yüklem
Tümleci Tümleç
cümlesinde yükleme en yakın öğe dolaylı tümleç olduğundan, en çok vurgulanan
öğe de odur.
ARASÖZ
Cümleyi söylerken söz arasına sıkıştırılan, bazen bir öğenin açıklayıcısı,
bazen cümle dışı unsur olan söz veya söz öbeklerine arasöz denir. Eğer bu
söz bir cümle ise “aracümle” diye de adlandırılır.
Açıklamadan da anlaşılacağı gibi arasözün iki işlevi vardır.
“O
kasabayı, doğduğum yeri,
bu kitapta tanıttım.”
Nesne Dolaylı Yüklem
Tümleç
cümlesinde “doğduğum yeri” sözü, kasaba hakkında söylenmiştir ve kasabayı
açıklamaktadır. Öyleyse bu öğe nesneyi açıklayan bir arasözdür.
Arasöz daima açıkladığı öğeden sonra gelir.
“Ahmet,
siz de çok iyi bilirsiniz,
derslerine
pek
çalışmaz.”
özne Dolaylı Zarf Yüklem
Tümleç Tümleci
cümlesinde “siz de çok iyi bilirsiniz” sözü cümlenin geneli üzerinde
açıklama yapan, ancak herhangi bir öğeyle ilgili olmayan bir arasözdür.
Cümle dışı unsur olarak kabul edilir.
Arasöz ve aracümleler iki virgül arasında ya da iki kısa çizgi arasında
verilir.
“Anneme,
hayatını bana adayan kadına, saygıda kusur etmem.”
D.Tümleç Dolaylı Tümleç Yüklem
“Odaya girdiğimde,
neden olduğunu bilmiyorum, içim garip bir
hüzünle doldu.”
Zarf
Tümleci
Özne Zarf Tümleci
Yüklem
cümlelerinde koyu renkle gösterilen sözler de arasözdür.